Çocukluk zamanları; hep en sevilen, en özlenen dönemlerimizdir. 80′ lerde çocuk olmak, yani internetin olmadığı, dünyanın sanallaşmadığı, tek kanallı bir televizyona sahip olduğumuz, çocukların bilgisayara bağlı kalmayarak büyüdüğü bir dönem demektir. Bu dönemde internetin olmaması insanların yakın çevresi başta olmak üzere dünyayla barışık bir şekilde yetiştiğini gösterir.
O zamanlarda ki çocukların bayramlarda büyüklerini ziyaret edip el öpmeleri, arkadaşlarıyla oyun oynayarak vakit geçirmeleri, eve gittiklerinde bilgisayar yerine televizyonda yayınlanan çizgi filmleri izlemeleri, bu dönemdeki çocukların en iyi şekilde yetiştiğine örnek olabilir. Ama gel görün ki teknolojinin gelişmesiyle bu güzellikler git gide yok olmaya başlıyor.Bilgisayarlar, son model telefonlar ve en önemlisi sosyal mecralar çoğaldıkça insanlar birbirleriyle olan ilişkilerini azaltmaya başlıyor. Bayramları bile bir mesajla kutlar oldular.Çocuklar arkadaşlarıyla vakit geçirmek yerine tüm günlerini bilgisayarda fazla şiddet içeren oyunlar başında geçirmeye başlıyor. Gençler, yavaş yavaş sosyal medya bağımlısı olmaya adım atıyor.
Günümüz insanlarının dünyaya bakış açışı çok çabuk değişiyor. Bu değişime de çoğunlukla sosyal mecra kullanımının git gide çoğalması neden oluyor. İnternet üzerinden alışverişler, fatura ödemeleri, yemek siparişleri, görüntülü görüşmeler gibi şeylerin yapılması insana bir bakıma kolay gözükse de bir o kadar insanlar arası ilişkileri soyutluyor. Özellikle günümüzde sık kullanılmaya başlayan sosyal paylaşım siteleri sayesinde insanlarımız sosyalleştiğini düşünüyorlar.Aksine bu mecra kullanımlarının çoğalması insanları gerçek sosyal ortamdan uzaklaştırıyor. Gittikleri yerlerden yedikleri yemeklere, yanında bulunan kişilerden gün içinde yaptıkları her şeye, çalıştığı iş ortamından giydikleri giysilere, yaşadıkları ev ortamından yaptıkları tüm işlere kadar sosyal mecrada paylaşmaya çalışıyorlar.Sosyal mecralar, insanlarda bir süreden sonra bağımlılık yaratıyor. Bu nedenle insanlar bu mecraları kullanamadıkları zaman istemdışı bunalımlara giriyor, çevresindeki insanlarla iletişim kurmayı kesiyorlar.
Sosyal mecraların insanlar için bu denli zararları gözükse de diğer yönden yararları da ön plana çıkıyor. Çoğu marka ve şirketlerin internet üzerinden açtıkları şahıslarına özel sayfaları dört bir yanda tanınmalarına ve bu sayede ürünlerinin pazarlama ve satışının çoğalmasına yardımcı oluyor. Bunun yanı sıra gündemdeki haberlerden sosyal mecra aracılığıyla daha erkenden bilgi ediniyorlar. Böylecelikle araştırdıkları bir konu hakkında hemen bilgi sahibi olabiliyorlar.
Diyeceğim şu ki; her şeyin fazlası zarardır. Yararına ulaşmak için yaptığımız işleri tadında bırakmalıyız, bırakmalısınız…